28 Mart 2020 Cumartesi

ECTERINE

Merhaba, burada parça parça yıllardır yazdıklarımın bir kısmını uygun olduğunu düşündüğüm "Ecterine" adı altında toplamak istedim. Bir ara düşler atlası adı üstüne çok düşünmüştüm. Birkaç yıl kadar. Fakat bunda karar kıldım sanırım. Ama belki de fikrim değişir yine. Kısa bir girizgah, sonrası içindekiler bölümü yayınlayacağım bu yayında. 


“Eli, Eli Lama Sabachthani?”

Bütün yazılar aslen birbiriyle bağlantılı ve kendi içinde bağımsız olaylar topluluğu olarak görülebilir. Okuyucuya alan bırakmak adına olay örgüsünü kendi kurduğum düzende vermiyorum. Bir yap-boz parçaları gibi bırakacağım. Bölümlerin içindekiler yalnızca kendi içinde değil, diğer bölümlerle de bağdaştırarak okunmalı olduğunu söylemeliyim. Birinci bölüm, ikinci bölüm veya üçüncü... Yalnızca birer sayıdır. Sıralama değildir, veya yazılara biçilmiş bir yer değildir. Ben karıştırıp önünüze koyuyorum. Okuyucu bunları birleştirsin kendi dünyasında istiyorum. Ancak böyle daha derine inilebilir. Eğer en derin varlık insan ise, ve bu kitap bir insanı -insanın düşünü ve düşevurumunu- anlatıyor ise, ancak ve ancak okuyucu, kendi derinliği kadar su götürebilir akşam susuzluğuna. Burada, ancak kendinize kadar bakabilirsiniz. Size sayın okuyucular, kendi derinliğinizi ve yalnızlığınızı bırakıyorum. İçinden çıkabildiğiniz zaman susuzluğunuz giderilmiş ve bambaşka bir parlaklıkta olacaksınız. İmbat Denizi, Kör Bataklık, Göz alıcı Işık, Rutubet Ormanı, ve Kuytu Yer altı, Gezgin Çölü. Hepsini okuyucuya yani size teslim ediyorum. 


—Kim o bağırıp çağıran gecenin köşesinde 
Hangi haddini bilmez bu kapımı çalan ellerinin kiriyle 

Bir elinde şarap bir elinde bomboş defter eski püskü 
Nasıl da kendinden emin okuyor, hem ne zannediyor kendini!

En dokunulmamışa, nasıl hoyratça saldırıyor
Bir taşla eziyor inançları, bir dişle kırıyor iyileri

Ve korkuyorlar ondan çünkü hızla kırıyor putları
Zamanı yiyip bitirdi sanki, sanki bir eski büyü yapıyor

Başka bir yere geçmeye çalışıyor, ama bu bir geçit değil veya bir kapı:
Kendi içine doğru kayboluyor bir anda. 

Su çürüyor, o artık hepimizin içinde: Gözlerimizin, dilimizin, ruhumuzun da.
Bu kitap benim, bu ayet senin, bu mezmur onun.

İçimde doğduğuna göre ben o’yum artık
O da ben’im.—

ECTERINE

Bölüm 1: Karalamalar

karalama: bir
karalama: gündüz vakti rüyaları
karalama: bataklık mektubu
karalama: itiraflarım
karalama: doğumun yankısı
ortalamaya yakın yanlı kamera bakış açısı
karalama: melon şapkalar altında
karalama: kışın çiçekler
karalama: Suret
karalama: kör kahin
Allegro
karalama: duygulam
karalama: sonus.
son gölge
karalama: aliena.

Bölüm 2: Тоска

Тоска

Тоска 2
Тоска 3
Тоска 4
Тоска 5
Тоска 6
Тоска 7
Тоска 8: özkaotik

Bölüm 3: Kantolar

Grup-Tan Vakti

dikenli bahçeleri ve ağlamaklı gökyüzü
kantolar: gri
kantolar: kaçmak için gün sayıyorum
kantolar: Almuthar
kantolar: Colossus
İklimler
kantolar: Eylemsizlik
kantolar: çok yıllık oyun

Bölüm 4: Ulular

Uluların Başlangıcı: Suth
Ayin
Bestia
Clamor
Chosniel
Beden-düşevurum
Düşünce/siz
Toprağa Ağıt
Bir şiirin ilk bölümü: Mavi takım elbiseli balon
Bir şiirin ikinci bölümü: Kağıttan ay
Bir şiirin üçüncü bölümü: İkiye bölünmüş bulut
Bedensiz Düşlerin Ağrısı
Kırmızı Anlatısı
İcarus
Pugna: Medusa
Sürmenaj
Özedönüş
Seremoni: Geçmişe kesi.
Vaiz
Doğudaki Kuraklık
İsimsiz 1
İsimsiz 2
Saman Alevi
Ben-değ-il-mi-ydim
İklimin Ölümü
Yüzdüşüm
Özdöngü
Tanrısız 1
Yaş ağaç gövdeleri
1608191630-36

10 Mart 2020 Salı

Тоска 8: özkaotik

(Issız bir ormanın içinden, sessizce koşarak geçiyorum tek başıma. Bir anda sesin beliriyor içimde.)

nereye gidiyorsun? hiç dinmeyen yağmuru durdurmaya mı, milattan da önceden beri devam eden savaşı bitirmeye mi? —git! her zaman olman gereken yer orasıydı zaten. sessizlik senin için bir çığlık, içinde ağladığını görebiliyorum. burası ancak ölüler için ve ancak o zaman döneceksin. gözlerin ışığa alışmalı, sonrasında görebilmek için varlığı. eline almayı unutma asanı, nasıl çıktıysan yola, dönüp bakma geriye. gerçekler senin içinde. ve şu emri ver onlara başına çekirgeler dökülürken: —acı! acı, ancak yaşayanlar için hissedilebilir. ölüm değil, değil! yaşamak ayıracak bizleri! yaşayanlar için üzülün siz! sizi özgürlüğe kavuşturuyorum. hepiniz, istediğiniz yerlere gidin, çizgiler yok artık yüzünüzde. ihtiyacınız yok sırtınızdaki yüklere. atın onları, ancak böyle uzaklara uçabilirsiniz. kanatlarınıza bakın, kaç defa soydum derimi sizin yerinize. şimdi gidin bulutların ilerisi sizin, tüten bacaların gözden kaybolduğu yere, dünyanın en ilerisi sizin. siz seçilmiş olanlar! evet, topraklar —yerin altı— benim. sizin yüksekleriniz için ben girdim yerin dibine, orası benim evim! cenneti ben yarattım ve size bırakıyorum. diliniz, düşünceniz bana vardıkça ödeyeceksiniz borcunuzu. hepsi sizin şimdi, yalnız bırakın beni. kutsallıktan uzak ve içimdeki sessizlik özlemi çığlık çığlığa. yol, sona erdi. hiçbir şey, hiçbir şey hissetmiyorum artık. bedenimden ayrıyım, bir yabancı gibi kendime bakıyorum ve o da bana bakıyor. fakat bu köprü iki savaşçı için fazla dar, biri için fazla geniş. aşağılar benim demiştim, düşmek ne kadar güzeldi derinliğini bilmiyorsan. bilmediğim bir derinliğe gitmeliyim. unutmayın, dil ancak olana varacaktır. dil, ancak bana varacak sizler için. kafanızın içinde hissedin düşüncelerimi. yoksa bu görüntüden başka bir şey değil. aslında ne kadar da soyutum! —yalnızca zihinlerinizde varım! ve bu bile fazla düşünmeyen bir zihin için. o halde düşünün, burada bitiriyorum savaşınızı. çoktan terk edilmeliydi burası, ve artık çoktan terk edildi. altından zırhları hâlâ çıkarmadınız mı? yoksa benden önce gittiniz mi? yoksa görmüyor mu gözlerim gerçekleri?

—Anlamadınız değil mi? Bütün o söylediğim ağıtlar, buraya kadar anlattığım bütün o acılar sizindi.