Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Ruhum suların üzerinde dalgalanıyordu.
13 Ağustos 2018 Pazartesi
ikiye bölünmüş bulut/3
Ne bir kıpırtı, ne bir ürperti
Sade tenhalık.
Bir ton açığı var yüzlerinde, ölümün
Camdan yansıyor bulutlar
hiçbir zaman yolculuğa çıkmayacak bir geminin
dümeninde.
Her şeyin önünde bekledim böylece,
her şey önümden geçti:
Ne kadar su taşıdıysa ırmak,
Nereye gittiyse uyandıran şimşek,
Nasıl battıysa içine renklerin demir örgü
gördüm hepsini gözümü kırpmadan.
Sonra katları arasından yumuşak geçişle dünyanın,
yüzünü hatırlamaya koyuldum: "yıldızlar gibi aklına gelir, oradadır,
bilirsin ama, göremezsin. bu korkunç ışıkta."
Koştum, elimdeki bıçakla gece zifirinde
yakaladım, ve devirdim kaçan gülü.
Takındım hüznün taç yapraklarını,
İplerin halatların düğümü var boğazımda
arkasında şato, camın içinde.
Topluyor kanatlarını, saklıyor pençelerini
Kan rengi bir yüze selam vereceğim
penceremden giderken.
Sonsuz uykuya dalacağım
değdiğiniz topraktan yüksekte
beyaz hamakta.
Biliyorum mahşerde
bir büyük kavga çıkaracağım
Değsin diye makasım kanatlarınıza!
