Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Ruhum suların üzerinde dalgalanıyordu.
30 Haziran 2019 Pazar
yüzdüşüm
Ruhumu dinlendirmeye geldim parıltılı suyun kenarına.
Başka alacağım bir şey yok buradan sözüm söz.
Birer ikişer çizgi gözaltlarıma ve ete kemiğe büründüm.
Ve işte postum, başından bir insanın. Su sesleri,
çığlık sesleri. Aydınlığın içinde karartılar, bitmeyecek
alevlerin titreyişi. Ben, düşünceler avcısı:
Günüm sonum, gecem ve peşinde olduğum
düşünceler yaşatır ancak beni. Her şeye karşı bir meyvenin
içi, canlanır mevsimin birinde, kollarımda dallanıp budaklanır
ve ekşir yine kollarımda. Uzak yerlerde toplanır bu defa
düşünce sürüsü, koklayarak gitmemi ister peşinden. Geceleri
koşarım bu yüzden, ve bir nehir yatağı bulursam, bir su kenarı
şimdiki gibi. İşte budur bileklerimden korkuyu çekip alan.
Fakat ertesinde, yorgunluğumu da açıklamış oldum geceden
kalan: Koşmuş olmam zamanda yer bulamayanın arkasından.
Gerçek mi beni yaşamdan koparan yoksa
düşünceler mi beni yaşama bağlayan?
Dinleyin, kulak verin, gururlanmayın, çünkü ben konuştum!
Düşler: Zamanın içinde yer bulamayan gerçekler/idi, ben buldum.
İnanın ayrılmam gerek bu su kenarından, dumanımı gizleyemedim.
Kuş tüyleri saçılıyor etrafa, geliyorlar. Bunları yazıyorum fakat
koşuyorum aklımın içinde. Düşüncelere doğru, dokunamadığım daha önce
düşüncelere... neden koşmayı seviyor bir yanım?
Neden belirsizliğin içinde yüzmeli diyor diğeri?
İki yanım da tanımadığım,
suyun parıltısına düşüyor yüzüm.
Görüyorum orada kendimi:
Çiziklerim birer ikişer, gözlerim.
ete, kemiğe bürünmüş düşüncelerim.
Görüyorum orada kendimi:
Başından beri bir insanım.
Hırsla kapatıyorum gözlerimi geceye.
Nerede o peşimdekiler? Bir gece boyunca beni
koşturan düşüncelerin arkasında,
-yüzüme bak-
nerede!