göz, siyah yüz
üzüm taneleri dökülür
mü yılanın ağzına
bir ruhtan kaçarken?
şişenin dibinde
saklanmış mektup
dalgalı denizlere götürür
mü çöl?
inatla gizlenen arkasına
perdelerin, soysuz çenelerin
büzüldüğünde korkudan,
tozlardan elini kaçıran,
,beklediğine
değecek mi kenarında
kalmanın geçişlerin?
akarken sular ya da
kuru kamışlardan sal
yüzerken,
dağılmak korkusu almaz mı
zambakları hatırlayıp durur
ve köşede yaşayışını arasında
suyun, büyümenin, gözlerinden
uzak insanların, bir anda
çekip çıkarılışını döngüsünden saatlerin
hatırlamaz mı?
delik bir çatı gibi: gerçekler—
yağmurla taşır
içeri denizi. burgulu iplik
gibi dökülür, gözlere kamaşan
ışık bırakır, seslere kırılgan
taşlar döşer, altından yürür
ıstırap, balık midesinde
saklıdır gölgesiz— sürüsünü dağıtır
mı koca bir ah içine doğru,
önündeki kaya parçalarına,
arkasındaki burçlara bakıp?
yeşil giysiler içinde, sararmış
yapraklara basıp sessizce
geçmek gerek. göz, siyah yüz
susmaya yakın durman, başımın
üstüne yetişen çürük tanelere
anlam biçmem için mi bu
karmaşa?