yoksa baktığım her ne varsa, nasıl
bu kadar cansız görünsün?
İç çöküş, yorgunluğu ağır ağır kapanan kapıların.
Hangi kalıba koyarsanız koyun beni, sığmayacağım!
Kaçtığım yerlerde çiçekler bittiğini gördüm.
Böylece ikna oldum ateşten yapıldığına içimdekinin,
sessiz sedasız yaşayamayıp düşmanca saldırdığına bana.
Arsızca koşuşturdum yer altında, topladım iki düşün kırıntılarını.
Ve yedim kendimi acı acı.
İnce, kırılgan otların arasında çığlık koparmaya hazırlanan:
Biliyorum kelimeler her söylenişte farklı bir renk,
fakat yazdıklarım birer zehir ancak.
Biliyorum kelimeler her söylenişte farklı bir renk,
fakat yazdıklarım birer zehir ancak.
—sonunda geldi yaşlı Zaman,
homurtuları ve ayak sesleriyle.
Saçlarıma değdi taşıdığı, tozlar.
Kolunun altında eski dal parçaları
ve eski bir balta. Çabucak dağılan saçlar,
kopacak fırtınanın habercisi.
