hastalıklı kuşlar gibi diğer yarım, sürüden ayrı.
katlanmış yol ve bir tarafın sevilmedin diye
rafa kaldırdığın ince sadeliğin, irili ufaklı saflığın.
yine de çobanıydım içimdeki kuşların,
yine de çobanıydım içimdeki kuşların,
boşluklara doğru ilerleyelim dedim
b o ş l u k l a r a düş elim.
zamanın dikey ve yatay kıskacına sığmayan hislere
değindim.
çatlak aynasının ardında akrep yelkovanı öldürmüş
yüz yıl öncesinden mektup elimdeki
bugünleri harfiyen anlatmış
söyle ona bilmiyor ki giyindiğimi
alçak kırmızı pelerinimi
düş-ün-elim
konum; yeryüzü sıkışıklığı
yabancı değilsin sen
sen yabancı değilsin
neden, neden bu kadar tanıdık bu his
bu kadar derin?
bu kadar derin?
dokunulmamış kapı kolunun arkasında
tozlu raflara kaldırdım
tekinsiz temkinsiz telkinsiz
kıpkırmızı benliğimi.
boşluklara doğru düşelim
mümkündür de. düşerse
herkes kendi içindekilerden birine.
herkes kendi içindekilerden birine.