Kusuyorum can havliyle
Resmedilmedi hiç bu ağrı
Sanki dünyayı doğuruyor
Ve senin etrafında döndürüyorum
çarpışmalardan habersiz
—Ne yazık ki düşüyor elim
İçi boş bütün tuvallerin
Canavarın midesinde kayboluyor
Kavruluyor kendini unutup
Büyüyor hatıralarımda: her zamanın
sonunda, ben kendime bir ağla çevrili
boğuluyor engin sularda
Bir alageyiğin boynuzunu ayırıp
ellerime koydular rüyalarımda, —neden?
Bir kırılgan midye kabuğuydum
korkarak geldim yanınıza.
Boşa değil, boşa değil bu sancılar
İyi olanım en kötüsünden,
beyaz sıvalı mezarlardan farksız
—Soğumaktayım
Taş parçasıyım baş ucunda dikili.—
Tok bir gürültüyle hatırlar ağaçlar yağmuru
Aşina olmadığımız duygular bizi ürpertir,
Susamış gölgeye dönüşeceğim zamanı gelince
O zamana kadar sessiz kum taneleri gibi hareket
edeceğim geceleri: geçmişimden kaçıp,
geçmişimden kaçıp
Ürper şimdi ey gökkubbe, ey yeryüzü,
ey cüceler dev zanneden kendini!
Kirinizden görünmüyor ruhunuzun fakirliği!
—Bir uğultuyla hatırladım her şeyi:
Yeni doğmuş ulu atmaca gibi
yine yemeliyim solucanları
ve öğrenmeli yine uçmayı.
Tüyü bitmeli üstümde varoluşun.—
Bulut pelerinim, gizlemiyor artık
Yükseklerden kelimeler seçtim,
Çünkü ağır olmalıydı düşüşleri.
Bir uğultu dedim,
sesleri doğurdum: —Lilith,
Lilith;
Bu benim doğumum!
Baştan yarattım kendimi
Yarınlar senin evin biliyorum!
Öldürmeli karımdan çıkan beni
Yoksa idrak etmeli artık:
Aşina olmadıkları duygular bunlar,
En içimdeyken, nereden bilebilirdim kim olduğunu!
nereden bilebilirdim doğumunda
beni yaratacağını.