başka yangına döküyordu kendini.
bir mezar gibi susuyorum
üstelik ellerim soğukta ve dışında toprağın
tırnaklarını geçiriyor üstümdeki kireç rengine insanlığın.
2- dünya dediğimiz kara sözcük -yedi kat altı göğün-
veya aynı yanılgının tekrarı? insanın içindeki saklı kızılı, görme isteği
değil miydi.
sana söylüyorum: dolambaçlı yolların eskimiş hisleri,
kayıp hüznün içimdeki bekçisi,
ah, sana duyduğum güven karanlık bir yaratık
olsun, olsun! yıldızları görebilmek için karanlık da gerekli
gözlerimi kapatıp atlayacağım, yedi tülü geçip
ardından bakacağım yeşilimsi heybetine ağızların
çatlamış yüzlerine sessiz bakışların
3-suyun parıltısına döndüm yüzümü,
kırık renginin açıklığıyla
ateşli hastalığa yakalanmış gibi: seni sevmek ve
bir esintiyle kaybolmak arasında kalmıştım tek başıma
ve hangisini seçsem bir gözüm ötekinde
gençleşirken bir yanım ölmekte diğeri
yabancı gibi kaybolmalı ufuk çizgisinde
içimi sarıyor kapalı duvarlar ve dinliyor gizimizi
anıt edasıyla, kurtu öldürüyor dışarıdaki
4- gitmeliyim akreple olan kavganın sabahında
kendimi denizinde batan gemiye bırakmalıyım
söylemedin deme sakın
bu hissi içime düşüren, bir taşın sırtı gibi,
kılıcını geçiren kalın zırhımdan içeri zorlanmadan
çelimsiz bir bakıştı.
5- ortaya çıksın diye kestim bulutları
nereden bilebilirdim buraların
ölü insanlarla dolacağını!
yansıyan ışınlardan dönen
şekillerde gördüğümü okuyorum
zayıf, kötülük bilmeyen dilimle:
"insanı ya taşlaştıran
ya da kıran yerden geliyorum."
ürkütme içimdeki kuşları, sadece içsesimi dinle:
(kalamam burada, kendi duvarlarım var ve başkalarının sesleri yankılanıyor içeride. kaç kere kapadım kulaklarımı inciten seslere. kaç kere iyileşir dedim çatladığı yerden toprak. kaç kere dedim iznin yok duvarlardan geçmeye. kapalı kaldım ve yalnızım sınırları çizilmiş üzgünlüklerle. göğsündeki kafesi kır. sonra zihnindekini de. kendini bul önce. kendine çarp. sonra yarat kendi dilini, anlam ver içindekilere. bir kelime yaz, bir cümle. en derindeki dehlizlerinden bir cümle çıkar, savaşsın dünyada çıplak elle. anlat, ama umut verme: ilahi bir cümle değil söyleyeceğin. dehşete düşür onları, ve bırak kendileriyle-)
6- bir defa kenarına geldiysek uçurumun
biliriz:geri dönsek bile içimize düşer o his
içimizde dönüp durur doğumun yankısı
parlak koşusunda toprak yağar üstüne
dev aynalarının altında kalır isteksiz adımları
maskelere esir yaşamlar arasından
kaçarken fısıldadığım hakikat bu olmalıydı;
yedi katlı cehennemin adı: insandı.



