21 Temmuz 2019 Pazar

karalama: sonus.

Yarının sabahları, ne zordur uyanmak onlara!

Boş bir pencereden bakıyorum, boş bir sokağa.
Kovduğum her çirkin düşünce, daha da hırçın 
geçirdi dişlerini boğazıma.
Gözlerinin içine bakıyorum, bu dizelerle ancak.

Gün doğumu söylenen şarkılar olsaydı ağzından,
sökülen bir iplik gibi dağınık ve ucu belirsiz,
çözüyor ilmek ilmek dokuduğu saflığı. Kirletiyor
yaşamak, düşünceleri ağlatıyor yüzleri
Ah, taştan kalbin ve bileklerin
Neden değdi e l l e r i s a n a
toprağa düşen ateşin?

Yalnızken doğurduğum gözlerimin önünde. 
Büyüdü, sınıyor beni. Kurumuş nehrin kenarında, 
susuzluktan ölmeye yakın: Tıpkı böyle

yle
dik
ler
im. 

Ne gariptir ki yücelerin yücesi sarmaşıklar, 
sizler gibi yükseğe için sarıldım yılanlara! 
Düşüncelerin düşüncesine ulaşmak için 
boşalttım içini kelimelerin, kendi dilimi doldurdum. 

Dönüyor cümlelerim, sarılıyor birbirine. 
Bilenmiş dişlerini gösteriyor birden bire: 
Başkalarının acıları yaşatır bizi, kendi acılarımız ise öldürür.

Keten bir boşluk kalıyor geriye, 
sular hevesle akıyor geri yataklarına. 
Gecenin çöktüğü yerde
toplanıyor ikilem:

Yarım kalmış bir yaşam,
tamamlanır mıydı d ü ş
ile?

16 Temmuz 2019 Salı

1608191630-36

Şöyle özetleyebilirim: İçi her geçen dakika suyla dolan bir oda gibiydi. İlk zamanlar mutluluklar içinde yüzerken, sonrası acılar içinde boğuldum. Fakat ben kanat çırpmak isterdim, su her zaman korkutucuydu. Yaşamak, nefes almak, bir yüzden öteye gidemeyen geçmişim haddinden fazla ağırdı. Kanat çırpma isteği git gide çırpınmaya dönüştü. 

14 Temmuz 2019 Pazar

yaş ağaç gövdeleri

Cılız ben, tırmalasın sesim kulakları
İçimi bırakıyorum buraya. 

Güzeldi yüzün
uyandığım ilk sabahlar gibi.

En emin adımlarımla saklandım kovuğa
belli etmeden meraklı gözlere. Gördüm:
ağaçların güneşi kapatan tepelerini. 
Gövdeler ağırlığınca eğri, 
bir ışık gibi parlak yine de.

İyiliğin vadilerinde, olmayı istedim
korkutabilmek için kötülükleri.

Gölgeler görüyorum
yeniden gözlerimde.
Üşüştüler a ç k u r t l a r 
gibi üstüme.
cam kırıkları cam kırıkları
kırmızıya boyadınız gözlerimi
yara benim değil ama acı benim
kelimeler gücünü yitiriyor dökülürken
ölü yapraklarla dolu avuçlarım
istedim ama geri dönmedi saatin sarkaçları

cam kırıkları cam kırıkları
kestiniz zamanı, cehenneme doğurdular beni
niye gitmiyor kırmızılık gözümden
duymadınız ardınızdan ağlayışımı
kestiniz en masum olanı

kesik benim değil ama ruh benim
kesik benim değil ama ruh benim

1 Temmuz 2019 Pazartesi

saman alevi

Boş sandalyelere kelimeler dökülüyor, sokaklar kılıç tutmuş boğazıma, ellerim ise değdiği her yerden bir yara biriktiriyor ağır ağır. Olduğum yere bak, dedim içime doğru. Gözlerimi kapattım. Olduğum yere bak, dedim dışarı doğru. Yalnızlığını yaşadım; iki kere evsiz, iki kere hoşnutsuz karşılanmanın. Kulaklarımı kestim. Duymamak için içimdeki çığlığı. Kulaklarımı kestim, ve duydum. Bir ışık bekledim geçiş için, yürüdüm. Sonsuz beyaz bekleyiş. Kırıldı gözlerimin içine bakıp, buzlar saçıldı kendinden başka her yere. Kendini yok etmek isteyen buz duygular toplandı üstümde, toplandı tırnaklarıma dek. Devam etti: samanda kibrit, kadar bekledim. ellerimi birbirine sürterek, ısınmak için. Ç ö l gecesinde, bu yalnızlığa, bu kadar dayanabildim.