en karanlıkta bile parlayanı söküp getirdim:
—kalıcı olanı arıyorum, gelip geçenleri izliyor oluşum bundan.
Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Ruhum suların üzerinde dalgalanıyordu.
23 Nisan 2019 Salı
-yine bekle de geleyim.-
Ruhsuz çıngıraklı yılan ormanında
dokunarak geç dikenli yapraklara.
Fakat yaşamaktan ağırlığınca
pişman. Düşüncelerle kaynayan kazan:
başladığı yerde. Birbirine değen
mühürlenmiş iki kılıcın apaydın kıvılcımı:
Gördüğüm bu yüzünü çevirince.
Ben senin yalvaran tarafın,
sevgi için kendime.
Ruhsuz çıngıraklı yılan ormanında
dokunarak geç dikenli yapraklara.
Fakat yaşamaktan ağırlığınca
pişman. Düşüncelerle kaynayan kazan:
başladığı yerde. Birbirine değen
mühürlenmiş iki kılıcın apaydın kıvılcımı:
Gördüğüm bu yüzünü çevirince.
Ben senin yalvaran tarafın,
sevgi için kendime.
16 Nisan 2019 Salı
11 Nisan 2019 Perşembe
Sabah, ilk ışıklarıyla ısıttı
sonra boğdu beni.
Sırrı açıkladım: bugün
bir yılana dönüştüm,
boğazımda taşıdım acıyı ve korkuyu
püskürttüm dışarı. Ve izinsiz bekledim;
savaşı, hakikati, renkleri anlatmanı.
Olağanüstü bir keskin bakış,
yumuşak dokunuşlarla geri
verdi vaazımı. Güçsüz kollar
ilgisizce çamura dokundu,
götürdü kaynayan karanlığın ortasına.
Zamanı böldü içliğim acınası kaygısıyla,
hareketsiz kaldım kumlar gibi sıcağın altında.
Gün batımında ormanlar, ekin tarlaları
kırmızı, ve dibi görebilmek için
kıyısında olmalı. Çiğ-idim, kendimi
götürdü kaynayan karanlığın ortasına.
Zamanı böldü içliğim acınası kaygısıyla,
hareketsiz kaldım kumlar gibi sıcağın altında.
Gün batımında ormanlar, ekin tarlaları
kırmızı, ve dibi görebilmek için
kıyısında olmalı. Çiğ-idim, kendimi
güneşe a s
t ı m.
t ı m.
7 Nisan 2019 Pazar
karalama: duygulam
Kabul et! Ellerim yelken, senin yolundan gittim ve vardım dünyaya. Neden burada yoksun?
Taş parçaları, kızgın. y a ğ m u r a dökülüyor, —neyim eksik senden!
Buruşmuş kalp, yılmış bir savaşçı. İzleri okunuyor kağıdından.
Yüzüyor kanında, yaşam sızıyor ağzından, fakat başkalarına.
Ya toplanıyorsa masanın üstünde, adım atacak yer bulamazsam gecenin alacasında
Onarmam gerekecek gidişler için, o çıplak yalnızlığa verilmiş kanatları
Uzun günün yolculuğu nereden başlar? —dağın gövdesinden, karıncanın sırtına.
Şimdi sıyırmam lazım üstümden geçmişi, adımlarım yeni olmalı
Yukarıdan bir el, —çek beni daha aşağı!
Her zaman vardır değil mi, soğuğun titreyişini hisseden ruhlar
Olmalı! Fakat soğuk nasıl titrer? —bakıp kendine.
Ve bir kurt düşer: çöl olmasaydı, olmasaydı bataklık
Kaçamasaydık yer altına, gideremezdik susuzluğu ya da
bulamazdık bir damla içecek, kanımızdan başka. Bulabilir miydik yoksa?
İzin ver, zaman geçsin. Böyle arkanı dönebilirsin, ve böyledir gidişi pencereden gölgenin.
Kulağıma fısıldayanlar çöküşü; iki yılan, iki solucan: başı kara, gövdesi kara, kuyruğu kara.
Tutmayın sözlerimi, düşüşü aralar onlar. Korkusuz aptallardan farksızdır yaşamak için gevelediğim
Kamburu çıkmış cüce, madenlerden çıkarıp getirir her gece: —sana dair hatırladığım: yağmur
hafifçe, içime yağıyordu. Yine de ıslanmıyordum o yerde. Zamansızdı çünkü. Bu yazı da z a m a n s ı z. Şimdide, geçmiş, ve gelecekte. Tüm sivri uçlarda yankılanır, yankılandı,
yankılanacak: Ateşten olanım, toprağın yanında. Kurutun beni bütün yağmurlarınızla.
yankılanacak: Ateşten olanım, toprağın yanında. Kurutun beni bütün yağmurlarınızla.
4 Nisan 2019 Perşembe
karalama: allegro.
yoksa baktığım her ne varsa, nasıl
bu kadar cansız görünsün?
İç çöküş, yorgunluğu ağır ağır kapanan kapıların.
Hangi kalıba koyarsanız koyun beni, sığmayacağım!
Kaçtığım yerlerde çiçekler bittiğini gördüm.
Böylece ikna oldum ateşten yapıldığına içimdekinin,
sessiz sedasız yaşayamayıp düşmanca saldırdığına bana.
Arsızca koşuşturdum yer altında, topladım iki düşün kırıntılarını.
Ve yedim kendimi acı acı.
İnce, kırılgan otların arasında çığlık koparmaya hazırlanan:
Biliyorum kelimeler her söylenişte farklı bir renk,
fakat yazdıklarım birer zehir ancak.
Biliyorum kelimeler her söylenişte farklı bir renk,
fakat yazdıklarım birer zehir ancak.
—sonunda geldi yaşlı Zaman,
homurtuları ve ayak sesleriyle.
Saçlarıma değdi taşıdığı, tozlar.
Kolunun altında eski dal parçaları
ve eski bir balta. Çabucak dağılan saçlar,
kopacak fırtınanın habercisi.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

