koşmadım ama belki sana rastlarım diye oturup bekledim. önce refik amcanın bakkalının önündeki bir ayağı kısa taburede, sonra eski bir durakta saat yirmiüçkırkbeş dolmuşunun bira ısmarlamak isteyen şoförü abdi abi'nin yanında bekledim. abdi abi'nin hayatı hiç yolunda gitmedi, dolmuşu da öyle. bir ara şarampole yuvarlandı. iki parmağını kaybetti, bir de kendine olan güvenini. insan ne zaman kendinden bir şeyler eksildiğini fark etse, ruhundan da kaybeder. refik amca oğlunu kaybetti, sonra iki ekmek çalındı bakkalından, daha sonra da kulağını kaybetti bir rakı masasında. etrafımda herkes bir şeyler kaybederken ben seni bulmaya çalışıyordum. yirmi mayıstı, hava hiç olmadığı kadar soğuktu. bir dönercinin önünde seni beklediğimde hayat hiç de adaletli değildi. üstüm başım sırılsıklamdı ve ayakkabılarım vıcık vıcık olmuştu. yürüyordun, bunu o kadar güzel yapıyordun ki hareket eden her şeyi durdurmak istedim. sonra bizi bir sanat galerisine götürdüler, etrafta artistinden tut sanat sevicisine herkes vardı. bir tablo boyadık orada, bir heykeli kırdık. anlamadılar sattılar onları da hemde en yüksek fiyata. abdi abi inanmadı satıldıklarına ama satıldı işte. her şeyden habersiz öylece duruyorsun. bir tablodan fırlamış gibiydin, insanlık tarihinde ilk defa canlı bir sanat eseri görülüyordu ve sen her şeyden habersiz kendin olmakla meşguldün. kendin olmakla o kadar meşguldün ki ne kadar güzel olduğundan haberin yoktu.
''you look like a art.'' dedi biri fransız aksanıyla. kavga çıkardım, medusa başını fırlattım adamın üstüne, boynundaki fularını sıktım. gözlüğüne doğru bir yumruk sallamak istedim ama boşluğu bulabildim. aslında kıskanç değildim ama seni bulduğumda kendimi kaybediyordum.
yaka paça dışarı attılar beni. on dakika sonra sen geldin.
''neydi bu, neden sidik yarıştırıyorsun elin ingiliziyle?''
''ingiliz değil fransız. şerefsiz olurlar kendileri, hak etti.''
''hiç değişmemişsin.''
''hiç değişmedim, sadece yıprandım.''
''ama hâlâ neandertal gibisin, gidiyorum ben.''
''tamam. gideceğin yere kadar eşlik edeyim.''
''yürüyeceğim.''
''tamam yürüyelim, istersen düşebilirim de.''