3 Haziran 2017 Cumartesi

53-55. bana masal anlat, gerçekler canımı sıkıyor

53. servet'e özel geniş hayat bilgisi

sonra bir şey oldu servet. bir gece onbeş yaşındaydım, uyandığımda büyümüştüm. ne olduğunu nasıl olduğunu hatırlamıyorum. hangi ara bu kadar kaybettim bilmiyorum. sular çekildiğinde gördüğüm tek şey kum kalıntıları ve ölü balıklardı. sular çekildiğinde anladım; denize olan kıyılarım, uçuruma dönüşmüştü. saçma sapan anıları hatırlamaya başladım önce, sonra olur olmadık yerlerde ağladım. iki saattir şu boşluğu izliyorum servet, ve sanırım benim o boşluktan farkım yok. yerlere saçıldım, dağıldım. yüzyıldır tozu alınmamış bir masayım ben, yüzyıldır üstü silinmemiş bir avize. yüzyıldır kapısı hiç çalınmamış ama kapısı çalınsın diye beklemiş bir odayım.

54. düş-

zamana bırakmıştım ama şimdi bulamıyorum.

55. günün dört vakti

seninle göz göze gelmek sönmüş bir izmariti yeniden tutuşturabilir. sabah göz göze geldik, bir caddenin zıt iki tarafından birbirimize doğru yürüyorduk. önce zaman yavaşladı, sonra adımlarımız. duracak gibi olduk ama durmadık. hiçbir şey yokmuş gibi devam ettik(ettin) yürümeye. öğlen göz göze geldik. kalabalığın içinde yan yana, ellerimiz birbirine değdi sonra seslerimiz. bir araba takla attı, gök gürledi, yağmur yağdı. yorgun bir çocuk çekyatta uyuya kaldı. göz göze geldik ve bir kuş düştü. bir karınca boğuldu, saat yine ikiyi geçti. dükkanlar kapandı biz yan yana yürüdük yine. ellerimiz ıslandı, toprak koktu. bir çivi çakıldı, bir duvar devrildi. akşam göz göze geldik. sarhoşlar, yıldızlar ve bol küfürün arasında. birileri kavga etti, birileri sabahı etmeye çalıştı bankın birinde. balkondan düştü birisi. birilerine hep bir şey oldu akşamları. göz göze geldik ve gecenin ikisinde bir fay çatladı ortasından, bir radyodan sesin geldi. böcekler sustu, yapraklar sustu. bir sinek yine cama çarptı, bir kurbağa kış uykusunda öldü. antika bir vazoyu kırdı bir satıcı. ayarsız bir alev aldı dünyayı, her yanı sardı. seninle göz göze geldik ve küllerim bile yeniden tutuştu.