30 Ocak 2017 Pazartesi

17. şarap

ben seni anlatırken boğazım kurur kıpkırmızı bir şarap içerim
üzüm bile böyle güzelleşebiliyorken
sen beni öpersen kim bilir-
kim bilir ben ne kadar güzelleşirim!

I.
elindeki çiçekleri yere bırak ellerimi tut
göğsümde hiç sönmeyen bir ateşin yangınları
bakışların kışı hatırlatıyor
göz göze geliyoruz ve bir saniye bin yılı bölüyor
farklı bir zaman dilimine geçiyoruz
aramızdaki diyalektiği çözmek yıllar alıyor

II.
bekleyelim biraz daha
belki beklenmedik şeyler olur 
hem hayat bu -her zaman beklenmedik şeyler olur
lanet olası federaller diyor bir federal
soğuk kanlılıkla vuruyor birini
gökyüzüne bakıp sigara içiyor
bekleyelim biraz daha
belki bir çingene yürür sokaklarda 
ya da bir kuş öter
ne zaman sesini duysam kuşlar cıvıldar

III.
bir intihar provasında yanlışlıkla ölmüş gibiyim
içimde ağaçlar devriliyor
karanfili koparmayın
bakışlarından savrulan mermiler var
saplanan bedenime
boş bir duvara değil tam kalbime!

IV.
gemisi batan bir kaptan gibi 
rotayı değiştirmeden buz dağına gömülüyorum
son bir kez dinlemek için diverine'yi
yanına geliyorum dünyanın en güzel yerine gelmiş gibi

bu yanlışlıkta bir iş yok bilirsiniz beni 
giderken bile kalanlara üzülürüm
kapitalizm'e küfreden bir amerikalı gibi
ya da kızılderili bir beyaz
kırmızı şarap içen bir papaz

V.
bir karanfil soluyor gözlerimin önünde
bir orman kuruyor 
kuraklık değil bu sırtını dönüyorsun ve bahar küsüyor
toprak çatlıyor toprağı öpüyorsun
bir nehir patlak veriyor yatağını buluyor
gülüyorsun
çiçekler açıyor