25 Şubat 2019 Pazartesi

karalama: kör kahin


Düş, 
gizdir. Açığa çıkmayı bekler karanlıkta.

Her şeyin başlangıcıydı sözlerim aralanırken 
Birden çıkıp geldi kör kahin kapkara, 
kemikli bataklıktan.
Elleri yaralı, yanık. Göğe bakıyordu gözleri:
Seslendi kör kahin, boğulana kendi denizinde.
Hayat ağacının dibindeydi sanki, kırdı dizlerini.
Dans etti ruhu, biliyordum, bu benim duyamadığım bir ezgi:

"Yukarıda yanar ateş, aydınlatmak için alçağı.
Ellerimi açtım, sen çağırdın beni buraya.
Söyle, anlat bana! Neden yaşamın özü acı?"

Ve kulak kesildi bana. Gözleri buzları kaynatırca ateş.
Burası topraktan yaratılanların değil gördü.
Gördü süzülen kuşların kanatları altındaki denizi.
Ruhu yıkandı o an. Yatıştı içindeki hiddetli yaratık.

"Fakat ben hangi ışığa baktıysam dibi karanlık!
Yanılıyorsun baştan başa kahin! Çağırmadım seni, çıkageldin gerçeklik damarından. Yaşamak: kabustan öte düş kırıklığı.
Bir söz isteme benden, yıkım adına ne varsa benim!
Ben, Yalnızlığın Kayrası: Her şeyin başındayım. 
Söylediğim sözlerin giziyim. Siz kendinizden kaçın. 
Yavan bir tadı vardı dünyada olmanın. 
Saklıydı ruhumun incelikleri, saklıydı benliğim uykuda gibi.
Şimdi ise ruhumun üstünde bahar esintileri varken, 
akan nehirleri kurutur gibi bozdun sessizliğimi."

Derinini aramadı sözlerimde. Biliyor artık eksiği,
peşindeyim özedönüşün:

"Ne çıkarmaya çalışıyorsun o bulanık denizden, iyilik mi?
Kirli sularda yüzmeden, ezberlemeden
t u t a m a z s ı n altın balık diye düşlediğini!
Sen değil miydin bölünen her yol ayrımında
ve sonra çarpan kendine. Sen değil miydin anlamak isteyen rüzgarı, yüzüne değmeden?
Gerçek bu: Törpülenmeli ruh,
doğruya varan dolambaçlı yolda. Fakat olgunlaşmalı, 
alabilmeli tadı çürümeden. İnceleceğim derken 
kopmamalı senin gibi gerçeklerden..."

Sustu kör kahin, fikrini değiştiren rüzgarlar gibi.
Derinlere daldı gözleri mavilikte. Şimşekler çaktı kül eden,
Aklında güneş gibi parıldadı kıvılcımlar: Biliyor artık eksiği, 
peşindeyim özedönüşün. Bu yüzden ayrıydım bedenimden. 
Ve çarpandım kendime:

"Özbekleyiş diyorum: yol değişiyor ama değişmiyor yolda olmak.
Sesiyle dalgalandırsın suyu ben olan bu kalabalıkta.
Yağan yağmura verdiğim yüz benim. Düşlerimsin!
Bana bu kadar karşı durma. Aynı yazgıyı söyledi her cadı, her kahin, her bilge. Yüzleri kirli, derileri sepsert. 
Öylesine bir rüzgar değil dağlardaki, ağaçları 
eğecek olandır gövdesinden. Dedim yıkım adına ne varsa:
Benim! doğurabilmek için yeni baştan. İnkar etmek ise istediğin,
inkar et o zaman. De ki bana, alışamadığın yere a i t s i n .
Bu deniz, bu çöl, bu bataklık doğuran seni. 
Kaçış değil midir, yaşamdan?"

Derinlere karıştı ayaklarından, bitti hesaplaşması 
ağlarken göğe, bir gözü de bana. Evine döndü, 
canlılığının ilk belirtisine, bataklığa.
Ellerimi kapattım, uslanmaz gerçekliğe.

3 Şubat 2019 Pazar

sürmenaj.


Ve içimde ölüme gülen bir çingene, dans eder. 

Taş ısırır bir köpek kırgın yüzüyle. 
Ve sisli günün ardında gür sularıyla akar 
duygular: Geceleri hareket eder, gündüzleri taş keser içimizde. 
Fakat uçmakta geçmişin üstüne çekilen ince çarşaf,
sessizliğiyle boğmakta kırmızı geceyi.
Bozdum izleğini düşün. Zihnim,
başka bir dünya yaratıyor.
Olduğum yerden ayırıyor beni kalın çizgiyle,
taşınıyorum gecenin en karanlık yanına.
Açık bir kitap gibi okuyorum geceyi:
Sesler, her şeyden daha gerçek şu anda.