62. üç.. iki.. bir.. cheese!
fotoğraf çekildikten sonra herkesin dağıldığı o an kadar hüzünlüyüm.
efsane bir giriş yapıp, ortalama bir düzeyde devam eden filmdir. tıpkı benim hayatım gibi, her şeyi değiştirmek isteyerek çıkılan bir yolda hiçbir şeyi değiştiremeyip kaldırımda oturanların hikayesi. filmin girişi şöyledir,
50 katlı bir binadan düşen adamın hikayesi.
her katta kendini rahatlatmak için şunu demiş içinden, ''şimdiye kadar her şey yolunda. şimdiye kadar her şey yolunda. şimdiye kadar her şey yolunda. önemli olan düşüş değil, yere iniştir.''
64. falcı ve ayağı kısa masa
herkesin bir yerden atlamaya çalıştığı, kimsenin bir şeyleri atlatamadığı bir günün ertesi. ve sabahın sekizi. otuzlarının sonlarında bir adam sakince masaya yaklaştı, bir sigara içti, bir kahve söyledi.
''fal baktırmak ister misiniz? bedavaya hem.'' dedi. ben biraz şaşırdım, fala inanmam ben zaten. bütün hayatın kıçı kırık bir fincandan, hatta fincan bile değil bardaktan, okunması deli saçması bir şeydi.
''olur.'' dedim. aslında tek merak ettiğim senin falında ne çıkacağıydı. ama kendi falımdan da korkuyordum. sen bir gül dalı inceliğinde bardağı ters çevirip üstüne bir lira koyarken falcı geldi oturdu masanın bir köşesine. masanın bir ayağı zaten kısa, üstüme dökmemek için bir cambaz dublörü gibi bardağı alıp geri koyuyordum bir saattir. bardaklar soğuyunca, seninkinden başladı bakmaya.
''hayatın nasıl?''
''iyi.''
''güzel, bak zaten burada hayatına dair bir sorun görünmüyor. peki okul nasıl?''
''o da iyi, bu sene bütsüz geçeceğim sanırım.''
''evet okulunda iyi, ama dikkat et büte kalma.''
bir iki güldüm ben ama ayıp olmasın diye yüzümü gizledim. inanmamakta haklıydım ama bir yandan da üzülüyordum, ''adam gibi fal baksaydı da senin hakkında bir şeyler öğrenseydim.'' diyordum. bakamadı, sıra bana geçti.
''aklında biri var, uzun süredir var. hatta onsuz olduğun zamanları hatırlamıyorsun bile.'' dedi falcı. dondum kaldım, sanırım senin bardağında çakralarını ısıttı, benim bardağımda ise yakıyordu. ''siktir.'' dedim kendi kendime.
''ee?'' dedim.
''biri var, ama o yol uzun yani pek bir şey söyleyemem çok dolambaçlı. nerde okuyorsun?''
''mersin'de.''
''doğru burda sıcak bir yeri göstermişti zaten. uzak doğuyla aran nasıl, hint dinlerine ilgin var mı?''
''vaar...'' (aslında yoktu, sadece falcıyla eğlenmek istedi canım. çok sigara içmiştim, başım da çok ağrıyordu.)
''burdan gördüğüm kadarıyla bangladeş'e yolun düşecek, iş için. başarılı olacaksın. ama o aklındaki kızı bilmiyorum nasıl desem, bir yere bağlanmayacak gibi. bu kadarını söyleyebilirim.'' dedi ve gitti falcı.
sonra öğrendim o mekanın sahibiymiş adam. kendisine göre, iş sahibi oldum, budist oldum, bangladeş'e gittim. ama seninle karşı karşıya oturmaktan öteye gidemedim.