13 Eylül 2016 Salı

poetica

burası kalbim, yeni bir imparatorluk gelişiyor içinde, çocuk gibi büyüyor filizleniyor. teslim oldum artık bırak beni gitmeliyim. biraz da su dökmeliyim yeryüzündeki bitmeyen alevlere. bırak beni gitmeliyim, gözlerine dalıp gitmeliyim!

(en güzel gidiş budur belki de.)

dünyanın bütün şarkıları çalabilir tek bir radyodan, sesi kısık biraz da cızırtılı. bir işgal propagandası gibi çalar şarkılar. vaktim az, bir trenin içinde zaman denilen şehrin içinden geçiyorum.rakım sıfır nüfus bilmemkaç. ve denizi görmeye çalışmakla geçiyor ömrüm.

(gölgen senden önce terk etmiş seni.)

hiç gelmeden gidenleri izlediğim gibi, zaten dağılmış olan kalbimin daha da dağılışını izliyorum. reklamlar giriyor araya. hayatıma kaldığım yerden devam etmeye çalışıyorum, yani senden. 

(kaldığın yerle gitmek istediğin yer arasında uçurum var.)

kimsenin umurunda değil içtiğim çay, yediğim frambuazlı pasta. uzaktan evleri izliyorum. biliyorum nisan yağmurları. aptal ıslatan. benim bir huyum var hiç sevmem. yağmur yağarsa ıslanmak isterim. ve sen ıslandığım ilk yağmurdun.

(biliyorum bu sonuncusu olmayacak.)

sonu gelmez dediğim her şeyin sonuna geldim. bir caddeyi keserken, önce sana sonra sana sonra tekrar sana baktım. karşıdan gelen arabaya karşı bir kağıt çıkarıp öleyazdım. hâlâ eski bir taşraya benziyor gözlerin. ve sana gelirken soğuk soğuk terleyen ellerim. gecenin ikisinde radyodan gelen sesin.

(şarkı dönüp durdukça, tutup da sana dönmeyeceğim.)

elinden bir şey gelmemesi ölüme benziyor aslında. herkes gidiyor, hiçbir şey iyiye gitmiyor. veda edecek kimse yok. ben bile yokum fotoğraflarda. yan yana olsak, bir tren sevenleri kavuştururdu meselâ, ya da aç bir çocuğun karnı doyardı. 

(zamanım yoktu, giderken arkama bakamadım.)

geride bırakamıyorum. aynı yollardan geçiyorum, aynı şeyleri düşünüyorum: insanlar gider, kapılar hep kilitlidir, ve o kristal vazo her zaman kırılır. bıçağı sapladın sırtıma ama ben hâlâ belki çıkarırsın diye gözlerinin içine bakıyorum.

(sesinin arkasındaki çocuğu kimse umursamaz.)

bu yorgan ikimize yetmez, sen sarıl. üşürsen konuşurum. dünyayı baştan yaratalım. yürüyelim biraz, açılırsın. ben de ağlamam söz veriyorum. 

(kendine verdiğin sözleri tutamayıp, başkalarının sözlerine tutunduğun için bu düşüşün.)

bir evi terk etmen, o evde yaşamış olduğun gerçeğini değiştirmez. aklına gelmeliyim artık, ait olduğum tek yer orası. 

(kapının açılmayacağını bildiğin halde yumrukluyorsun.)


keşke düşmemin sebebi aklına takılmam olsaydı. belki başkası binseydi o trene, sadece el sallardım. ama sen olunca peşinden koşuyorum. ne bileyim, şimdi aramıza duvar örsen yine gidip senin sevdiğin renge boyarım.

(zaten çökmüş bir duvarı ellerinle ayakta tutmaya çalışıyorsun ve altında kalacağını hiç düşünmüyorsun.)