- Buraya kısaca Hakkımda'nın linkini bıraksam daha iyi olur sanırım.
Ve tabii ki: Instagram
Ulaşmak isterseniz bir mail; ibrahimmnsuroglu@gmail.com
2- Sıkça Sorulan Sorular:
Yani aslında pek sık sorulan sorular olmuyor. Adım, kim olduğum vs. yukarıdaki linkten öğrenilebilir istenildiğinde.
- Genelde sorular şu şekilde oluyor: ''Aşık mısın, birini seviyor musun, yazılar veya şiirler birine mi?'' gibi.
Tümünün cevabı kocaman bir hayır. Birine aşık veya sevgi duymuyorum. Sadece yaşamaya ve ileri gitmeye odaklanmışım açıkçası.
- Bunun yanında bir diğer soru kalıbı: ''Depresyonda mısın, hayat yaşamaya değer mi?'' gibi.
Hayat gayet yaşamaya değer ve renkli, tabii bunu belli bir miktar mutsuzluk silsilesi ve yalnızlıktan sonra öğrendim. Kişisel gelişim kitaplarında olduğu gibi öğütler ya da güzellemeler yapmayacağım: Yaşama dair içimde, muntazam bir umut ve dingin bir bekleyiş var. Yanlış anlaşılmasın, umudum kendime değil; politik ve sosyolojik olarak geri kalmış bütün toplumlara umudum var. Ve bütün o toplumların içinde iyiyi ve ileriyi düşleyenler bunu anlayacaktır. Uzaktaki ışık dibinizdeki mumdan daha ilgi çekicidir.
- Bir başka soru kalıbı olarak: ''Herhangi bir başka sosyal medya veya yazın mecrası kullanıyor musun?'' gibi.
Yeni bir instagram hesabım, twitter hesabım var. Letterboxd'de izlediğim filmler, spotify'da dinlediğim şarkılar var. Garip geliyor şu an fakat yaptığım izlediğim gördüğüm her şeyi kayıt altında tutmam gerekiyormuş gibi. Yani çok önemli biri olduğum için değil ama bir gün, bir yerde, birine veya bir şeye lazım olur veya görmek isterim diye sanırım. Bir de ölmek istememem ile de alakalı olduğunu düşünüyorum. Ama bunların arasında fotoğraf çekilmemem ve bunu da sevmemem de enteresan tabii. Hep neden olduğunu -böyle hissettiğimi- anlamak istemişimdir, ama pek de önemli değil açıkçası. Üstte iki link bıraktım, kendimi biraz reklamcı gibi hissediyorum fakat sonuçta kendi reklamım.
- Yine garipsenmeyecek bir çeşit sorular bütünü olarak: ''Normal yaşantında nasılsın, böyle felsefi veya edebiyat ağırlıklı mı konuşuyorsun?'' gibi.
Tabii ki bu sorunun cevabı hayır. Pek yakın arkadaşımımın olmaması ile birlikte, genelde edebiyat, felsefe filan konuşmam, böyle şeylerin muhattabı haricinde de konuşulmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ilgisi dahilinde olmayan insanlarla neden bu konuları konuşasın ki? Ve açıkcası benle birinin felsefe konuşmasını istemem, ben genelde daha az ciddiyet gerektiren şeyleri günlük hayatımda konuşmayı severim. Gerçek anlamda en sevdiğim şey arasında ilk üçe -genelde okuyucuların zannettiğinin aksine veya kendini entelektüel olarak tanımlayanların aksine ve onlara çok boş gelecek şeyler- düşüncesizce gezmek, içki içmek ve tabii ki eğlenmek. Hayatımın ilk üçünü bunlar oluşturuyor, yapabildiğim sürece mutlu oluyorum. Bir duygu, veya bir düşünce sanıldığının aksine çok kolay terk edilebilir veya çok kolay manipüle edilebilirmiş gibi geliyor. Bu sebeplerden ötürü genel anlamda duygusal değilimdir. Bir duygudurumumun olduğunu zannetmiyorum. Bir vazgeçilmezimin olduğunu da veyahut bir kırmızı çizgimin. Afrika'da bir inşaat mühendisi de olabilirim, Fransa'da bomboş gezen bir gezgin de, Yeni Zelanda'da restaurant da işletebilirim. Yalnızca neyi istediğimin önemli olduğunu düşünüyorum, yaptığından zevk almanın ve ne kazanmak istediğinin önemli olduğunu.
- Bambaşka ve benim de cevabını pek kestiremediğim sorular olarak: '' Yazıları nasıl yazıyorsun, yazmak için çaba harcıyor musun?'' gibi.
Herhangi özel bir çabam olmuyor, böyle bir sayfa yayınlamıştım bir ara ama şu an geçerliliğini yitirdi. Günde birkaç cümle veya birkaç not şeklinde oluyor genelde ama dediğim gibi çoğu zaman olaylar bilgim dahilinde gelişmiyor. Ondan yazar, şair vb. olduğumu düşünmüyorum. Bütün bu blogun hayatımın veya içimdekilerin -off the record- bölümü olduğunu biliyorum.